Proteinlerin Genel Yapı ve Özellikleri

Proteinler, amino asit monomerlerinden oluşmuş polimerlerdir ve bilinen en karmaşık yapılı moleküllerdendir. Birçok hücrede kuru ağırlığın %50’den fazlasını oluşturan proteinler, bilinen en temel katalitik özelliklerinin yanı sıra yapısal destek, depolama, taşınma, sinyal iletimi, savunma gibi, organizmalarda gerçekleşen hemen her metabolik işte görev alırlar. Çok farklı görevler üstlenmelerine paralel olarak, yapıları da farklılık gösterir. Her protein kendine özgü bir üç boyutlu yapıya (konformasyona) sahiptir. Proteinlerin büyük bir kısmı 20 temel amino asitten oluşmuştur (Şekil 1. 1). Doğal 20 temel amino asidin dışında, modifiye amino asit olarak değerlendirilen selenosistein ve pirolizin amino asitlerinin de dur kodonu olarak bilinen sırasıyla UGA ve UAG kodonlarının yeniden programlanması ile bazı proteinlerin yapısına doğal amino asitler olarak katıldıkları tespit edilmiştir. Her amino asidin 3 harfli ve tek harfli kısaltmaları bulunmaktadır (Şekil 1. 1).

Amino asitler, hem amino hem karboksil grubu içeren organik moleküllerdir. 20 amino asidin hepsi α-amino asittir1; merkezinde α-karbon olarak adlandırılan bir asimetrik karbon atomu vardır. İstisnai olarak, glisin amino asidinde α-karbonuna biri R gubu olmak üzere iki adet H atomu bağlanmıştır ve asimetrik karbon içermeyen tek amino asittir. Tüm amino asitlerde α- karbon atomuna bağlı olan bir amino grubu (imino asit olarak adlandırılan prolinde imino grubu bulunmaktadır), bir hidrojen atomu, bir karboksil grubu ve R ile gösterilen bir değişken (R=Radikal) grup olmak üzere 4 farklı grup vardır (R grubu H atomu olan glisin istisnadır) (Şekil 1. 2). Bu nedenle α-karbonu bir kiral merkezdir. Amino asitlerin D- ve L- olmak üzere iki stereoizomeri bulunur. Bu iki form birbirlerinin ayna görüntüsü olduğundan enantiyomer stereoizomerler sınıfına girer.

R grubu yan zincir olarak da adlandırılır ve amino asidin özelliklerine göre değişkenlik gösterir. Değişken yan zincirin (R), amino asidin fonksiyonunu belirlemede çok önemli bir rolü vardır. R grubunun yapısı, boyutu, yükü ve suda çözünürlüğü gibi farklılık gösteren fiziksel ve kimyasal özellikleri, ait olduğu amino asidin kendine özgü fonksiyonunu belirler. Bu nedenle amino asitler genelde R grubunun fizikokimyasal özelliklerine göre gruplandırılırlar (ör: hidrofilik, hidrofobik, asidik, bazik, aromatik).

Şekil 1.1. Proteinleri oluşturan 20 temel amino asidin sitozol pH’ındaki (pH: 7) iyonize formlarının kimyasal formülleri, 3 harfli ve tek harfli kısaltmaları. Yan gruplarının (R) yapısına göre hidrofobik (nonpolar) ve hidrofilik (polar) olmak üzere iki genel sınıfa ayrılabilir.

Şekil 1.2. Bir amino asidin genel kimyasal yapısı. Bu yapı, halkalı bir yapıda olan prolin ve yan grup olarak H atomu bulunduran glisin hariç bütün α-amino asitlerde aynıdır (Russell 2010’dan değiştirilerek).

Amino asitlerde de olduğu gibi, kiral merkezi bulunan hemen hemen bütün biyolojik bileşikler doğada D- veya L- olmak üzere tek bir stereoizomerik formda bulunur. D-stereoizomer amino asit bulunduran bazı istisnai küçük peptitler (bazı antibiyotikler ve bakteriyel hücre duvarındaki bazı peptitler) dışında, proteinlerdeki amino asitlerin tamamı L- stereoizomer formundadır.

Nötral pH değerine yakın olan biyolojik sistemlerde amino asitler suda çözündüklerinde genellikle “zwitter-iyon” (Almanca “hibrit iyon” anlamında) formundadır, yani hem negatif hem de pozitif yüke sahiptir. Karboksil grubu asidiktir, bu nedenle iyonize olarak proton kaybeder ve negatif yüklenir. Amino grubu ise baziktir ve proton alıcısı gibi davranarak pozitif yüklenir. Bu durum sonucunda hem pozitif (+) hem negatif (‒) yüklü dipolar iyon formu olan “zwitter-iyon” oluşur (Şekil 1. 3). Yapısında hem asit hem baz özelliği barındıran bu tip moleküllere amfolit denir.

Şekil 1. 3. Bir amino asidin iyonik olmayan ve dipolar zwitter-iyon formu (Lodish et al. 2000’den değiştirilerek).

Bir proteinin net yükü ortamın pH değerine göre değişir. Bir amino asit veya proteinin net yükünün sıfır olduğu pH değerine izoelektrik nokta (pI, pHI) adı verilir. Proteinler izoelektrik noktalarının altında pozitif, üstünde ise proton kaybettiği için negatif olarak yüklenir.

Peptitler/proteinler, amino asit polimerleridir. İki amino asit molekülü, değişken bir amit bağı olan peptit bağı ile kovalent olarak bağlanarak dipeptit oluşturur. Kondensasyon tepkimelerine bir örnek teşkil eden bu bağ oluşurken, bir amino asidin karboksil grubundaki OH grubu ile diğerinin amino grubundaki bir H atomu su oluşturarak uzaklaştırılır (dehidrasyon) (Şekil 1. 4). Birkaç amino asidin birleşmesiyle oluşan polimere oligopeptit (dipeptit, tripeptit, tetrapeptit vs.), birçok amino asidin birleşmesiyle oluşan yapıya ise polipeptit adı verilir. Bir peptidin en uçta bulunan serbest α- amino kısmı amino ucu (N-terminal ucu), diğer uçta bulunan karboksil grubu ise karboksil ucu (C-terminal ucu) olarak adlandırılır.

Şekil 1. 4. İki amino asidin, kondensasyon tepkimesiyle oluşan peptit bağı ile bir dipeptit oluşturması (http://en.wikipedia.org/wiki/Amino_acid).

Proteinlerin dört yapısal düzeyi tanımlanmıştır:
• Birincil yapı,
• İkincil yapı,
• Üçüncül yapı (Tersiyer),
• Dördüncül yapı (Kuarterner).

Amino asitlerin peptit bağlarıyla birbirlerine bağlanıp oluşturdukları düz polimer (polipeptit) zinciri, proteinin birincil yapısını ifade eder. Polipeptit zincirinin biyolojik olarak aktif proteinlere dönüşebilmesi için özgül 3 boyutlu yapısını kazanması gerekmektedir. Bir proteinin birincil yapısı, onun 3 boyutlu yapısını belirler. Birincil yapıdaki amino asit değişiklikleri proteinin üç boyutlu konformasyonunu ve fonksiyonunu etkileyebilir.

Proteinin ikincil yapısı, genel konformasyonunu etkileyen ve tekrarlanan kıvrım veya katlanmalarla tanımlanır. Bu katlanmalar, polipeptit omurgası boyunca düzenli aralıklarla kurulan hidrojen bağlarıyla oluşur. En yaygın olarak gözlenen ikincil yapılar α-heliks ve β- tabakadır (Şekil 1. 5). α-Heliks, her 4 amino asitte bir kurulan kovalent olmayan H bağları ile şeklini koruyan kıvrımlı bir yapıdır ve kıvrımlı yapısından dolayı dayanıklı bir formdur. β- tabaka yapısındaki polipeptit zincirleri paralel veya anti- paralel olabilir. Omurganın paralel bölgeleri arasında H bağları oluşmuştur. İkincil yapı katlanmalarında ayrıca kovalent olmayan iyonik bağlar da rol alır.

a) α- Heliks:

Saç ve deri gibi dokuların ana bileşenidir, sertlikleri yapılarındaki polipeptid zincir arasındaki disülfit bağlarının sayısına bağlıdır. Bu yapıda polipeptidin omurgası saat yönünde kıvrılarak bir spiral oluşturur. Heliksin bir dönüşünde ~3,6 aminoasit vardır ve bir dönüş uzunluğu 5.4Ao’ dur. R grupları sarmaldan dışa doğru yönlenmiştir. Bu yapı peptid bağının N’ una bağlı H atomu ile 4. aminoasitin karbonil O atomu arasında bulunan H bağıyla sabitlenmektedir. α-heliks yapısı globüler proteinlerde görülür.

b) β-Düzlemsel Yapı:

Bu yapıda H bağları polipeptid zincirinin farklı bölgeleri arasında ya da iki ayrı polipeptid zinciri arasında kurulmuştur. Bu yapı genelde ipek iplikçiği gibi fibröz proteinlerde görülür. β- tabakalı yapı paralel ya da anti-paralel olabilir.

İkincil yapı elemanlarının daha üst düzeyde katlanmalarıyla oluşan üçüncül yapı, özellikle R grupları arasındaki etkileşimlerden kaynaklanır. Üçüncül yapı ile üç boyutlu oluşuma katılan başlıca etkileşimler; hidrofobik ve Van der Waals etkileşimleridir. Bunların yanında iyonik bağlar, tuz köprüleri ve hidrojen bağları da bu yapı düzeyinin oluşmasında rol alır. Proteinin üç boyutlu konformasyonu sistein amino asitleri arasında oluşan disülfit kovalent bağlarıyla da desteklenir.

Bazı proteinlerde işlevsel form iki ya da daha fazla polipeptit zincirinin alt birimlerinin bir araya gelmesiyle kazanılır. Bu noktada proteinin dördüncül yapı düzeyinden bahsedilir.

Kaynak
Kaynak

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu