Karbonhidratlar v3

Karbonhidratlar

İÇİNDEKİLER

❖YAŞAMAK İÇİN NELERE İHTİYACIMIZ VAR?

❖KARBONHİDRATLAR

❖KARBONHİDRATLARIN YAPISI

❖MONOSAKKARİTLER

❖DİSAKKARİTLER

❖POLİSAKKARİTLER

❖KARBONHİDRATLARIN SİNDİRİMİ

❖LAKTOZ İNTOLERANSI

❖KARBONHİDRAT METABOLİZMASI

❖DİYABET

❖KARBONHİDRAT FAZLALIĞI

❖KARBONHİDRAT EKSİKLİĞİ

YAŞAMAK İÇİN NELERE İHTİYACIMIZ VAR?

KARBONHİDRATLAR;

❖Karbon, oksijen ve hidrojen atomlarından oluşmuş organik bileşiklerdir.

❖Genel formülü CnH2nOn dir.

❖Karbonhidratlar doğada en fazla bulunan ve enerji veren makro besin maddeleridir.

❖Karbonhidratların başlıca kaynağı bitkilerdir.(Elma, buğday, şeker pancarı vb.)

❖Bitkisel kaynakların dışında hayvansal kaynaklı süt ve süt ürünlerde de karbonhidratlar bulunmaktadır.

MONOSAKKARİTLER

❖Basit karbonhidrat veya basit şeker olarak ifade edilirler.

❖Karbonhidratları temel taşı olup daha basit şekerlere hidrolize edilmezler.

❖Glikoz, fruktoz ve galaktoz yaygın olarak bulunan monosakkaritlerdir.

❖Doğada en fazla bulunan monosakkarit 6 karbonlu bir şeker olan D-Glikoz dur.

GLİKOZ

❖İnsan vücudunda serbest halde kanda bulunur.

❖Beyin dokusu ve alyuvarlar (eritrositler) enerji yakıtı olarak  sadece glikozu kullanırlar.

❖En çok üzüm ve üzümden yapılan  yiyecek ve içeceklerde, balda bulunur.

FRUKTOZ

❖Meyve şekeridir.

❖Tadı en yoğun olan  monosakkarittir.

❖Bu yüzden tatlandırıcı

olarak gıda sektöründe kullanılır.

GALAKTOZ

Memeli hayvanlarda  süt şekerinin yapısına katılır.

GLİKOZ, GALAKTOZ VE FRUKTOZ ARASINDAKİ FARK NELERDEN KAYNAKLANIR?

Her biri 6 karbonludur ancak yapılarındaki  suyun karbona bağlanma farklılıkları  nedeniyle birbirinden ayrılırlar.

DİSAKKARİTLER

❖İki monosakkaritin yani iki şekerin halkasının bir araya gelmesiyle oluşur.

❖Disakkaritler kanda bulunmaz. Sindirim sisteminde ilerlerken enzimler tarafından parçalanır.

❖Monosakkaritlere ayrıştıktan sonra kana geçer.

❖Sükroz, maltoz ve laktoz ve yaygın bulunan disakkaritlerdir.

 MALTOZ

  İki glikoz molekülünün  birbirine bağlanmış halidir.

❖Maltoz içeren çok az gıda kaynağı vardır.

❖Patates ve makarnada bulunan bir polisakkarit olan nişastanın sindirilmesiyle ortaya çıkar.

❖Ağzımızda bir dilim ekmeği birkaç dakika çiğnediğinizde maltoz açığa çıkar.

❖Açığa çıkan maltozu, cevizimsi tadından hissederiz.

SÜKROZ

❖Bir glikoz ve bir fruktoz molekülünün bir araya gelmesiyle oluşur.

❖Sofra şekeri olarak da bilinir.

LAKTOZ

Bir glikoz ve bir galaktoz molekülünden oluşur. Süt şekeri olarak bilinir.

Hayvan tarafından üretilen az sayıdaki şekerlerden biridir.

POLİSAKKARİTLER

❖Çok sayıda basit şekerlerin birbirine  bağlanmasıyla oluşur.

❖Gıdalarda ki polisakkaritler aynı zamanda kompleks karbonhidratlar olarakta adlandırılırlar.

❖Nişasta, lif ve glikojen önemli polisakkaritlerdir.

❖Sindirim enzimleriyle hidrolize edilirler.

❖Hücre zarından geçemezler.

❖Kanda bulunmazlar.

❖Polisakkaritler hayvanlarda glikojen, bitkilerde ise nişasta olarak depolanır.

❖Selüloz ise bitkilerde çeper maddesi olarak kullanılırlar.

NİŞASTA

➢Gıdalarda bulunan en​ yaygın polisakkarittir.​

➢Nişasta yüzlerce uzun ​glikoz zincirinden oluşur. ​

➢Nişasta ayrıca ham ​meyvelerde de bulunur.​

➢Bitkilerde; sebzelerde, ​tahıllarda, ham meyvelerde bulunur.​

➢Nişasta suda çözünmesi mümkün olmayan karmaşık bir karbonhidrat türüdür.​

➢Kaba formülü (C6HıoO5) şeklinde gösterilir.​

GLİKOJEN

  • İnsanların ve memelilerin kaslarında ve karaciğerinde bulunması nedeniyle diğer polisakkaritlerden yani nişasta ve liflerden farklıdır.​

  • Yüzlerce glikozun dallanmış yapıda bir arada bulunduğu uzun bir zincirden meydana gelmiştir.​

  • Glikojenin yapısı nişastanın yapısından farklıdır.​

  • Glikojeni diyetle alamayız. Her ne kadar sığır eti ve diğer hayvansal ürünler glikojen kaynağım olarak bilinse de, bu gıdalarda glikojen biz tüketene kadar yıkıma uğramakta ve yol olmaktadır. ​

LİF

❖Sadece bitkisel kaynaklı gıdalarda bulunur.​

❖Bitkilerin hücre çeperinin önemli bir yapı taşıdır.​

❖Lifli besinler bağırsak floramızı düzenler.​

❖Lifler insanlarda bulunan enzimler tarafından sindirilemezler.​

❖Lifte bulunan potansiyel enerji, lifin sindirilmemesi nedeniyle kullanılamazlar.​

❖Kadınlar için; 25 gram \ gün​

❖Erkekler için; 38 gram\ gün​

1.SUDA ÇÖZÜNEN LİFLER​

❖Tahılların dış kabuğunda ve sebzelerin kalın kabuklarında bulunur.​

❖Suyla temas etmeleri durumunda suyu emerek yapılarına alırlar ve şişerler.​

❖Bağırsak sisteminde liflerin su tutuyor olması çok önemlidir. Lifler bağırsakta Hareket ettikçe suyu emerek şişerler ve hacimleri büyür. Hacimleri büyüdükçe bağırsak çeperine basınç yaparlar ve bağırsağın peristaltik hareketlerini hızlandırır ve dışkının kalın bağırsaktan hızlı bir şekilde atılmasını sağlar.​

2.SUDA ÇÖZÜNEN LİFLER

❖Suda çözünen lifler gıda kaynakları arasında meyveler, fasulyeler ve yulafta bulunur.​

❖Su ve süt gibi diğer gıdalarla veya sindirim sıvılarıyla temasa geçtiğinde bir jel oluştururlar.​

❖Sindirim sistemimizdeki bu jelimsi yapı, midede bulunan besinlerin ince bağırsağa geçişini yavaşlatır. Bu yavaşlık kişiye uzun süreli tokluk hissi kazandırır.​

Suda çözünen lifler;​

❖İştah artırıcı etkisi vardır.​

❖ Özellikle yemeklerden sonra açlık hissini azaltır.​

❖Kandaki kolesterol seviyesini düşürür.​

❖Kalp ve damar ​

hastalıkları riskini azaltır.​

        KARBONHİRATLARIN SİNDİRİMİ

Ağızda sindirim; nişastanın ağızda sindirimi ağızda bulunan amilaz enzimiyle başlar. Amilaz enzimi nişastanın zincirlerini kırar.

Midede sindirim; nişastaya etki edecek enzimleri etkisiz hale getirdiğinden, midede sindirim olmaz. Midede fiziksel sindirim başlar.

LAKTOZ İNTOLERANSI​

  • Laktoz intoleransı, sütün baskın şekeri olan laktozum yeteri kadar sindirilmemesinden kaynaklanır.​

  • Laktoz intoleransı; ya laktoz enziminin yeterli salgılanmaması ya da fazla laktoz tüketimi nedeniyle laktaz yeterli olmamasından kaynaklanır.​

  • Laktoz intoleransı bir alerjik durum olmayıp sadece süt şekerinin ince bağırsakta laktaz yetersizliği nedeniyle sindirilmemesinden kaynaklanır.​

  • Laktoz sindirilmediği takdirde kalın bağırsağa yani kolona doğru ilerler. Burada bulunan bakteriler laktozu parçalar. Ortamda parçalanmış sindirim ürünleri ve gaz oluşur. Bağırsakta gaz, kramp ve şişkinlik aynı zamanda ishal oluşur.​

LAKTOZ İNTOLERANSI İKİ ŞEKİLDE MEYDANA GELİR;

A ) Laktaz eksikliği ince bağırsağın tüylü kenarında laktaz üretiminin durması ile oluşur. bu durumun genetik kaynaklı olduğu ve farklı yaşlarda kaynaklanabildiği görülmüştür. ağızdan alınan laktozun emilimi sonrası kan glikoz seviyesinin artması bu durumu açıklamaktadır.

B ) Genellikle beslenme bozukluğundan ve sindirim sistemi bozukluklarından kaynaklanmaktadır. Laktoz intoleransını süt alerjisi ile karıştırmamak gerekir. Alerji süt proteinlerinden kaynaklanır ancak laktoz intoleransı organizmada yeterli miktarda laktaz sentezlenemediği zaman laktozun parçalanamayıp bağırsaklardan emilmemesine bağlı oluşan bir durumdur.

LAKTOZ DUYARLILIĞINA KARŞI YAPILABİLECEKLERİ ŞÖYLE SIRALAYABİLİRİZ;

❖Süt az miktarda fakat sık sık tüketilmelidir.

❖Laktozu düşük, daha çok sert peynirler tüketilmelidir.

❖Laktozu indirgenmiş sütler yoğurt ve

❖peynir düzenli olarak tüketilmelidir.

❖Süt ve ürünlerini tüketmeden önce laktaz enzim preparatları alınabilir.

❖Karbonhidratların sindirilmesi sonucunda monosakkaritler(glikoz, galaktoz, fruktoz) oluşmakta ve ince bağırsakta emilmektedir.​

❖Karaciğerde monosakkaritler glikoza dönüşür. Buradan da kan yoluyla gerekli organlara taşınmaktadır.​

❖Glikozun hücrelere girmesi pankreas tarafından salgılanan insülin hormonu tarafından kontrol edilir.​

❖Glikoz 6 karbonludur.

❖İlk aşamada bu kimyasal bağların kopmasıyla potansiyel enerji açığa çıkar ve ikiye bölünür.

❖İki adet 3 karbonlu birim oluşur. C3

❖Her ne kadar bu oluşum tek aşama olarak gösterilse de, aslında bu üç karbonlu birimin ortaya çıkması için bir seri reaksiyon gerekmektedir.

❖Glikozun enerji gereksiniminin karşılanmasında c3 birimlere parçalanması gerekir.

❖Glikoz oksijene gerek duymadan parçalanabilmektedir. Bu şekilde oksijene gerek duyulmadan gerçekleştirilen enerji metabolizması anaerobik olarak adlandırılır.

❖Beyin ve merkezi sinir sistemi glikozu anaerobik olarak kullanmaktadır.

❖Üç karbonlu molekülde hala kullanılabilecek potansiyel enerji bulunmaktadır. Ancak ileriki aşamalarda oksijenin varlığı gerekir.

❖Bu sürece aerobik enerji metabolizması denilmektedir.

❖C3 birimler, C2 birimlere dönüşürken oksijen kullanılır.

❖Kalan karbon ise karbondioksit olarak solunumla akciğer yardımıyla atılır.

❖Kimyasal bağlar kırıldığı için enerji açığa çıkar.

❖C3—C2 aşaması tek yönlü yani geri dönüşümlü olmayan bir süreçtir.

DİYABET:​

Vücutta kan şekerinin düzenlenmesinde rol oynayan hormonların en önemlisi, pankreasın beta hücrelerinden salgılanan insülin hormonudur. Pankreasın yeterli miktarda insülin hormonu üretememesi ya da üretilen hormonun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda enerjiye dönüşmesi gereken glukoz, kanda birikerek kan şekerinin yükselmesine neden olur.​

İnsülin hormonu​

Pankreasta üretilir ve

şeker metabolizmasında

kanda yükselen şekeri düşürür.​

DİYABET ÇEŞİTLERİ

TİP 1 DİYABET

❖Vücut çok az insülin yapar veya hiç insülin yapamaz.

TİP 2 DİYABET

❖Vücut insülin yapar fakat yeteri kadar kullanamaz.

TİP 1 DİYABET

❖ Glikozun hücre içerisine girebilmesi için izne ihtiyacı vardır.

❖Glikozun hücrelere girebilmesini pankreas tarafından salgılanan insülin hormonu tarafından kontrol edilir

❖İnsülin basit bir ifadeyle; hücrenin kapısını çalarak glikozun içeri girmesini sağlar.

❖Hücre, glikozun içeri girmek istediğini algıladığında “ kapı “  açılır ve glikoz içeri girer.

❖Glikozun hücre girişi bazı kişilerde gerçekleşmez.

❖Bu kişilerin pankreasından ne yazık ki insülin üretilmez.

❖Tip 1 diyabet hastaları insülini dışarıdan almak zorundadırlar.

❖İnsülin yokluğunda glikoz kanda birikir, kan damar çeperlerini tahrip ederek vücuda zarar verir.

❖Kanda insülin birikimi; dolaşım bozukluğuna, kalp ve damar hastalıklarına ve görme kaybına yol açar.

TİP 2 DİYABET

❖Dünyadaki diyabet hastalarının %90’ ı bu gruba aittir.

❖İnsülin “kapıyı” çaldığında hücre duymamaktadır.

❖Glikozun hücrelere girebilmesi için pankreas daha fazla insülin salgılamaya çalışır. Ancak glikoz kanda birikir.

❖Özellikle yeterince egzersiz yapılmaması ve obezite gibi sebeplerden dolayı tip 2 diyabet hastalığı oluşmaktadır.

VÜCUTTA AŞIRI GLİKOZ BİRİKİMİ

❖Kan damar çeperlerine zarar verir.

❖Özellikle;

❖Kalp ve damar hastalıkları

❖Kan dolaşım bozuklukları

❖Görme bozuklukları

❖Enfeksiyon oluşumu

KARBONHİDRAT FAZLALIĞI

❖Gereksinimden fazla tüketilen karbonhidratlar,vücutta yağa dönüştürülerek depo edilirler.Bu durumda zamanla yağ hücrelerinin büyümesine neden olur ve şişmanlık görülür. ​

❖Damar sertliğine neden olur. ​

Çocuklarda kan şekerini yükseltip büyüme hormonunun faaliyetini engelleyebilir.​

KARBONHİDRAT YETERSİZLİĞİ​

❖B vitaminleri, bazı amino asitler ve lif eksikliği görülür. ​

❖ Halsizlik, yorgunluk, depresyon, unutkanlık, sinir sistemi bozuklukları, sindirim sistemi rahatsızlıkları, proteinin vücut tarafından kullanılamaması sonucu yapım ve onarımda azalma, yetersiz lif alımından ötürü uzun vadede kanser ve kalp hastalıkları görülebilir.​

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu